Bir departman başkanı, beklenmedik şekilde karşı karşıya kaldığı taciz suçlamaları nedeniyle kendisini mahkeme salonunda bulur. İtibarını ve kariyerini tehdit eden bu ağır iddialar karşısında sessiz kalmayı reddeder. Yargıcın karşısında, yalnızca masumiyetini savunmakla kalmaz, aynı zamanda yıllardır üstlendiği sorumlulukları ve işine duyduğu bağlılığı da anlatmaya çalışır.Geriye dönüp baktığında, departmanda her gün verdiği mücadeleleri ve çalışanlarının refahı için yaptığı özverili çalışmaları gözler önüne serer. Onun için iş, yalnızca bir görev değil, aynı zamanda disiplin ve fedakârlıkla sürdürdüğü bir yaşam biçimidir. Fakat şimdi, bu emek dolu geçmişin gölgesine düşen suçlamalar, kariyerini ve kişisel itibarını tamamen yok etme tehlikesi taşımaktadır.Bu dava, yalnızca bir adamın kendini savunma çabası değil, aynı zamanda iş hayatındaki güç dengeleri, hırslar ve kişisel çıkarların nasıl çarpışabileceğinin de dramatik bir örneği haline gelir.
